4. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu yapıldı

4. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu 23-25 Mayıs tarihlerinde Hacettepe Üniversitesinde yapıldı. Dilleri ve kültürleri yok olma tehlikesine maruz Türk toplulukları konulu bu yılki bilgi şölenine seksen bilim insanı bildirileriyle katıldı.
 
 
Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan diller, kuşaklar arasında yeterince veya hiç aktarılmayan, dolayısıyla konuşur sayısı giderek azalan ve öngörülebilir süreçte konuşuru kalmayacak derecede risk altında bulunan diller olarak tanımlanırken dillerin yok olma sürecinde kültürler de ciddi derecede zarar görmekte ve birkaç kuşak sonra da tamamen baskın kültürün bir parçası hâline gelmektedir. UNESCO, yeryüzünde konuşulmakta olan 6700 dilin yarısının bu yüzyılın sonundan önce yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu, bu gidişin önüne ancak hükümetlerin ve konuşur topluluklarının acil önlemler almalarıyla kısmen geçilebileceği görüşünde. UNESCO, Tehlikedeki Diller Programı ile bu soruna dikkat çekmeyi, uzmanlar ve otoriteler aracılığıyla çözüm üretmeyi hedefliyor. Programda tehlikedeki diller güvenli, zayıf, kesinlikle tehlikede, ciddi tehlike altında, kritik tehlike altında ve ölü sıralamasıyla altı tehlike derecesine ayrılıyor. UNESCO’nun da desteklediği 4. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu aracılığıyla bilim insanları Türk dillerini ilk kez bu açıdan ele aldılar.
Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, 4. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumunun açış oturumuna bir konuşma ile katıldı. Az sayıda konuşanı olan ya da tehlike altındaki Türk dilleri ne demektir, hangileridir sorularına cevap bulup hududunu çizmenin güç olduğunu belirten Prof. Dr. Kaçalin, bu konuların ilk kez bir toplantıda ele alınmasının önemine dikkat çekerek toplantının bildirilerinin yayımlanmasıyla konunun ilk derli toplu başvuru kaynağının da ortaya çıkmış olacağını kaydetti.
 
 
Bugün konuşulan yazılan Türk dillerinin sayısının 25’i bulduğunu, bu sayının bazı araştırmacılarca çeşitli ağızların da sayıya katılmasıyla 30’un üzerine çıktığını belirten TDK Başkanı, “Bugün edebî yazı dili olan Hakasça ve Altayca gibi güney Sibirya Türk dillerinin tarihte, 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başlarında birkaç dilden veya ağızdan oluştuklarını, Afganistan, İran ve Arabistan ile Balkanlardaki Oğuzca kökenli ağızların da sayılması gerektiğini düşünürsek rakam 40’ı geçmektedir. Bu toplantıda söz konusu dil ve ağızlar, Hakasça ve Altaycayı oluşturan ağızlar üzerine başlı başına bildirilerin bulunması, Afganistan, İran, Irak gibi ülkelerdeki Oğuzca ve Oğuzca dışındaki dil ve ağızların müstakil olarak ele alınması sevindirici bir konudur.” dedi.
Konuşmasında dünya coğrafyasında konuşulan ve kaybolmaya yüz tutan dillere ilişkin Türk ve yabancı bilim adamlarınca yapılan araştırmalara dair bilgiler veren Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, Eski Sovyetler Birliği sınırlarından Moğolistan’a, Moğolistan’dan Çin’e tehlike altındaki çok sayıda Türk dilinin bu kapsamda ele alındığını aktardı.