Osmanlının nesir dili konuşuldu
Osmanlının nesir dili, Ankara’da 21-23 Mayıs tarihlerinde yapılan “Osmanlı Nesrinin Dili” sempozyumu aracılığıyla tüm yönleriyle ele alındı. Osmanlı şiiri konusunda bugüne kadar yapılan bilimsel toplantılarda detaylı olarak işlenmeyen nesir dili, sempozyumda konunun uzmanları tarafından ayrıntılı olarak değerlendirildi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İSEN, TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Osman HORATA, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati DEVELİ, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz KILIÇ, Altın Koza Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Fuat BİLKAN ve TOBB ETÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf SARINAY’ın Danışma Kurulu üyesi oldukları sempozyum, TOBB ETÜ, Gazi Üniversitesi, Türk Dil Kurumu ve Yunus Emre Enstitüsünün girişimiyle düzenlendi. Üç gün süren sempozyumda, dokuz oturumda otuz bildiri sunuldu.
Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN sempozyumun açış konuşmasında şunları söyledi:
“Osmanlı edebiyatı denilince hafızalarda şiirin öne çıktığı veya çıkartıldığı bir edebiyat gelir. Bugün mensur kitapların pek çoğunun nazımla da yazılabildiği hatta sözlük ve tezkirelerin bile manzum örneklerinin olduğu göz önüne alınırsa Osmanlı edebiyatında nazmın üstünlüğü daha kolay anlaşılacaktır. Öyle ki, bazı zaman şairler nesirle yazmayı ‘tenezzül’ addetmişlerdir. Nef‘î,
Tenezzül eylemem inşâya eylesem belki
Müsebbihân-ı felek vird ederdi inşâmı
diyerek nesre bakışını ortaya koymuştur.
Her ne kadar Osmanlı edebiyatında nazım nesre üstün tutulsa da bu edebiyatta asla ihmal edilemeyecek bir nesir geleneği de vardır. Son yıllarda Osmanlı nesir eserleri üzerine yapılan çalışmalar sevindirici olup uzun yıllar ihmal edilmiş bir alana araştırmacıların dikkatini çekmesi açısından da mühimdir.
Aslında nesrin gelişmesi edebiyat dışı alanları da ilgilendirir çünkü nesir düşüncenin dilidir. Düşüncenin ilerlemesi ve bir düşünce dilinin var olması, nesir dilinin gelişmesine bağlıdır. Güçlü bir fikir geleneği olan milletlerin aynı zamanda gelişmiş bir nesir dilleri de vardır.
Osmanlı edebiyatının farklı kollardan gelişen nesir üslupları, Osmanlı nesrinin hangisi olduğu sorusunu beraberinde getirmiş ve bu konu üzerinde hâlâ devam eden tartışmalar ortaya çıkmıştır. Üç gün sürecek bu toplantıda, her biri Osmanlı nesrinin dil ve üslup meseleleri üzerinde çalışmaları olan bilim adamlarının tespitleri ve görüşleri tartışılacaktır.
Yahya Kemal’in ‘Resimsizlik ve Nesirsizlik’ yazısında ifade ve iddia ettiği şekilde gerçekten nesrimiz “çok az, çok kötü ve çok kısa” mıydı? Yoksa bu toplantının da iddiası olan, araştırma alanında ihmal edilmiş ancak güçlü bir nesir edebiyatının mı olduğu, sunulacak bildirilerle ortaya çıkacaktır.”