Atatürk’ü Anma Töreni
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 76. yıl dönümü münasebeti ile Kurumumuz tarafından her yıl düzenlenen Atatürk’ü Anma Töreni, bu yıl da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Meclis Başkanı Cemil ÇİÇEK, Başbakan Yardımcısı Numan KURTULMUŞ, çok sayıda Bakan, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet ÖZEL, Yüksek Yargı Organları Başkanları ve çok sayıda devlet erkânı ve davetlinin yoğun katılımı ile 10 Kasım 2014 Pazartesi günü Ankara Ticaret Odası Congresium’da gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni, Kültür ve Turizm Bakanlığı Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu tarafından Atatürk’ün sevdiği şarkılardan oluşan konserle devam etti. Törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Başbakan Yardımcısı Numan KURTULMUŞ ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Derya ÖRS birer konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN törende yaptığı konuşmada “Atatürk’ün 23 Nisan 1920’deki ideal ve fikirleri, şahsiyeti, bir Osmanlı Zabiti olarak asil duruşu ve millî irade vurgusu hep geri plana atıldı. İşte bu yüzden onun hayatı şablonlardan kurtarılarak, bütün yalınlığıyla öğrenilmeli ve öğretilmelidir. Gazi’nin şahs-ı manevisi, ancak o zaman gerçek boyutuyla ortaya çıkacaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın konuşmasının tam metni için tıklayınız. Başbakan Ahmet Davutoğlu, yaptığı konuşmada “Ankara’dan, o Meclisin toplandığı bu mübarek diyardan haykırarak söylüyoruz ki bundan sonra hiçbir güç milli hâkimiyetin ve egemenliğin üstünde olmayacaktır. Nihai karar sadece milletin tercihleriyle şekillenecektir” dedi. Tarihte iz bırakmış liderleri diğer liderlerden ayıran çok bariz özellikler olduğunu söyleyen Davutoğlu, bunların en başında liderlerin kendilerine duydukları özgüven geldiğini ifade etti. Herkesin ümitsizliğe düştüğü anlarda tarihte iz bırakan liderlerin yeni bir başlangıcı hayal ettiklerini dile getiren Davutoğlu, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en bariz vasfı özgüvenidir. İşgal donanmaları İstanbul önüne demir attıklarında, herkes yeis içindeyken o, ‘Geldikleri gibi gidecekler’ demiştir ve işgal donanmaları geldikleri gibi gitmişlerdir. Gidişleri de bir daha bu aziz topraklar üzerinde hiçbir müstevli ordusunun hâkim olamayacağını gösterecek şekilde olmuştur” dedi. Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun konuşmasının tam metni için tıklayınız. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş törende yaptığı konuşmada, “Ülkemizin aydınlarını, tarihçilerini, araştırmacılarını, siyasetçilerini ve gençlerimizi bir tarafgirliğe kapılmadan tek yönlü bakış açısına saplanmadan, analitik bir bakış açısıyla istiklal harbimizi, onun öncesini, Osmanlı’nın çöküş ve geriye gidiş dönemlerini, ilk Büyük Meclisi’ni, cumhuriyetimizin kuruluşunu ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsını, fikirlerini ve eylemlerini değerlendirmeye davet ediyorum” dedi. Kurtulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ileri bir demokrasi anlayışı içerisinde her gün siyasi ve ekonomik istikrarını geliştirerek yoluna devam etmesinde millete, milletin egemenliğine ve Cumhuriyete duyulan sonsuz saygının ve inancın rolünün önemine işaret etti. Numan Kurtulmuş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Türkiye’nin en zor şartlarında, geleceğe olan güvenle öne atılmalarının bugün rahat bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ni daha ileriye doğru taşıma sorumluluklarını yüklenmelerinin en önemli nedenlerinden birisi olduğunu kaydetti. Kurtulmuş, “Bir zamanlar 4,5-5 milyon kilometrekareye ulaşmış olan bir büyük cihan devletinden maalesef bugünkü Misak-ı Milli sınırları içerisine küçülmek, daralmak zorunda kalmış, geri adımlar atmak durumunda kalmış olan bir milletten üzerine 72 düvelin yüklenmiş olduğu ve boğmak istediği bütün emperyalist devletlerin bir araya gelerek bu Anadolu topraklarına sıkıştırmak istediği ve bağımsızlığını elinden almak istediği bir milletten Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının öncülüğünde, büyük bir bağımsızlık mücadelesi verilmiş ve bugünlere gelinmiştir” diye konuştu. Kurtulmuş, bu çerçevede tarihin bir tarafta “hüzün tarihi”, bir tarafta ise “iftihar tarihi” olduğunu kaydetti. Hafta sonu Viyana ve Budapeşte’de olduğunu ve oradaki ecdadın dilden kültüre kadar pek çok alanda bıraktığı eserleri görmenin hem iftihar ver hem de büyük bir hüzün duygusu yarattığını ifade eden Kurtulmuş, ancak büyük imparatorluktan ne kadar dağılmış ve daralmış olunursa olunsun, sonuçta bir büyük millet ve bağımsızlık ruhuyla yeni bir imanla, yeni bir inançla ileriye doğru atılmanın başarıldığını söyledi. Milletin tarih boyunca hezimetlerden çıktığını, Sakarya Meydan Savaşı ve 30 Ağustos Zaferi’ni Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bağımsızlık inancıyla başardığını dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti: “Yanmış yıkılmış topraklardan açlıktan yoksulluktan harap olmuş bir ülkeden geçip özgürlüğü için savaşan bu millete, gazi ve arkadaşlarının güveni de tamdı. Bu güvenlerini, ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ düsturunu şiar edinerek ve savaş sırasında bile ülkenin tüm yönetimini Millet Meclisi’ne, milletin vekillerine teslim ederek göstermişlerdir. Zaman içerisinde hakimiyetin millette olmasını hazmedemeyen bazı güçlerin Türkiye’de millet hakimiyetini engellemeye çalıştığına hep beraber şahit olduk. Ama bugün geldiğimiz yer itibarıyla aynen Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının gösterdiği ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ düsturu, 2014 yılında Türkiye’de milletin tamamının benimsediği en önemli düsturlardan birisi haline gelmiştir. Bunun çok somut göstergelerinden birisi olarak, Türkiye’de Cumhur’un, doğrudan doğruya halkın oylarıyla cumhurbaşkanını ilk sefer seçmesi de bu yıl nasip olmuştur. Türkiye’de bu anlamda Cumhuriyet ve demokrasi tamamıyla bütünleşmiş ve millet iradesi taçlanmıştır.” Kurtulmuş, konuşmasında anayasal bir kurum olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun Cumhuriyetin ilk günlerinden gelmiş olan misyonunu bugün de sürdürdüğüne işaret ederek, şunları kaydetti: “Milletler, tarihten öğrendiklerini asla resmi ideolojinin resmi tarih anlayışı çerçevesinde öğrenip ileriye doğru atılımlarda bulunamazlar. Onun için bu kurumların bünyesinde üniversitelerimizin ve araştırma merkezlerimizin bünyesinde, Türkiye’nin gençlerini, aydınlarını gerçekten tarafsız, analitik ve bağımsız araştırmalar yapmaya ve tarihi sadece bir eski günlerin yad edilmesi aracı olarak değil, eski günlerden alınacak ilhamla geleceğin şekillendirilmesinin bir enstrümanı haline dönüştürmeye bir kere daha davet ediyorum.” Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Derya Örs de konuşmasına başta büyük kumandan ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, ebediyete intikal etmiş olan İstiklal Savaşı şehit ve gazilerini, başlangıcından bugüne dek Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal ve siyasi tarihinde görev almış bütün devlet ricalini rahmet, minnet ve şükran duygularıyla andığını ifade ederek başladı. “Geçmişlerini unutulmaya terk eden milletlerin geleceklerini inşa etmekten aciz kaldıkları tarihi tecrübeyle sabittir” ifadesini kullanan Örs, bugünü ve yarını kurabilmek için dünü hatırlamak, anlamak, doğru yorumlamak ve nihayet bilgi ve belgenin namusunu korumanın kaçınılmaz olduğunu belirtti. Tek yanlı ve tek bakışlı tarih anlayışlarının, dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde nice hakikatleri yalana çevirdiğini, nice yalanları hakikat şeklinde insanlara sunduğunu aktaran Örs, “Ancak şurası unutulmamalıdır ki hiçbir hakikat sonsuza dek nihan kalmamakta, eninde sonunda hak ve adalet tecelli etmektedir” dedi. Her milletin tarihinin, zaferler ve altın sayfalarla dolu olduğu kadar, acılar, hüzünler, ızdıraplar ve gözyaşlarıyla da dolu olduğunu anlatan Örs, tarihte ak sayfalar olduğu kadar kara sayfaların da bulunduğunu, özellikle yakın dönem tarihinin ak ve kara sayfalarının, henüz yeterince gün ışığına çıkarılmadığını, bazı hakikatlerin de geniş kitlelerin nazarından hep uzak tutulduğunu söyledi. Video görüntüleri için tıklayınız.
|